Marmara'yı bölen fay, tek parça olarak kırılacak
Cumhuriyet Bilim Teknik, 11.09.1999
Dünyanın en ünlü yerbilimcilerinden Xavier Le Pichon: "İstanbul 250 yıllık deprem periyodu içine girdi. Marmara'yı yaran faya iki uçtan İzmit ve Gelibolu uçlarında gerilim yüklenmeleri oldu. Fay iki uçtan kasılmış bekliyor. En olabilir ihtimal bu fayın en az 7.4 büyüklüğünde bir depremle kırılması. Bu yarın da olabilir; ama 20-30 yılı geçmez..."

Uluslararası Marmara Fay'ını Araştırma Projesi Önerisi

*Marmara'da muhtemel depremin karakterini belirlemek amacıyla :
* Deniz tabanında sismograf istasyonları kurulmalı
* Üç boyutlu sismik profille, fay ayrıntılı olarak çizilmeli
* Batiskaf denizaltılarla fay olduğu yerde gözle incelenmeli
* Depremin tipi ve yaratacağı ivme hesap edilmeli
* İstanbul'a vereceği zararın sonuçları iyice hesap edilmeli
* Bütün İstanbul bu bilgilere göre yeniden yapılmalı!

Soru: Sayın Xavier Le Pichon, deprem bölgesini gezdiniz, bir yerbilimci olarak neler gördünüz?

Le Pichon: Bölgeyi gezmeye doğudan, Arifiye'den başladık ve batıya doğru geldik. Doğuda yer kaymalarının, yani ötelenmenin çok açık verilerini gördük. Ötelenmeler yer yer beş metreye kadar çıkıyordu. Yüzeyde ötelenme miktarları çok değişiyordu ki bu şaşırtıcı değil.. Daha sonra batıya yöneldik, İzmit Körfezi'ne geldikçe muazzam tahribat dikkatimizi çekti. Bu çok önemli bir insan felaketidir.

Bilimsel açıdan ilgimi çeken, İzmit Körfezi'ne girdikçe fay üzerinde artan miktarlarda gerilme yapılarıydı.. Bilhassa
Gölcük'te bu muazzamdı, çünkü sahilde çok önemli bir çökme - parçalanma gördük. Çok ilginç olan, Gölcük'teki askeri üssün batısına geçtikçe fayın yüzey ifadesinin kaybolmasıydı... Buna rağmen sismik aktivite İzmit Körfezi'nin en batısına kadar devam ediyordu. Facianın boyutlarına baktığımızda, felaketi kötü inşaatların büyüttüğü görülüyordu. Bunlar arazide gördüğümüz temel olgulardı...

Soru: İzmit Körfezi'ne girdikçe fayda gerilme yapılarının arttığını söylüyorsunuz, bu ne anlama geliyor?

Le Pichon: Bu ?u demektir: Marmara Denizi'ne girdikçe fayın konumunun yavaş yavaş değişmeye başladığını görüyoruz. Bu gerilme, Marmara Denizi'ni yaratmış olan gerilmedir. Gerilme bir nevi açılmaya yol açmaktadır, Marmara Denizi bu açılmanın sonucudur. Açılmanın nedenine gelince, Marmara Denizi'nin batısında levha hareketinin yönü tamamen değişiktir. Dolayısıyla fayın kendisini bu değişen istikamete uyarlaması gerek. Bunu da hareketine bir gerilme unsuru katarak yapıyor.

Soru: Zemindeki ötelenme miktarlarının değişik olmasını açıklar mısınız?

Le Pichon: Yerin 10 km derinliğinde bu ötelenme, yani kayma yok büyük bir ihtimalle. Yüzeydeki malzeme rijit/sert
olmadığı için, daha önce var olan bütün zayıflık zonları yeknesak olmayan bileşime uymak zorunda. Bunun şöyle bir
deneyini yapabilirsiniz.. iki tahta bloku bir kum örtüsü altında yanal olarak hareket ettirirsen yüzeyde temiz bir yanal
hareket görmezsin. Bu yüzden sismolojik inceleme çok önemlidir, çünkü bu bize derinde neler olduğunu gösterir.. Bir de jeodezik incelemeler çok önemli, bu da bize fayın iki yanındaki blokların nasıl hareket ettiğini gösteriyor. Fakat ne yazık ki, gerek sismolojik gerek jeodezik olarak elimizide hâlâ fazla veri yok.. Sismoloji hakkında biraz bilgimiz var, depremden sonra jeodezik veriler henüz elimize gelmedi. Bu veriler henüz aletlerin üzerinde duruyor. Bunlar değerlendirildikçe, depremin tablosu ve mekanizması hakkında daha net bir görüşümüz olacak.. Bir de, uydu fotoğrafları üzerinde interferometrik incelemeler yapılacak.

Soru: Bütün verilerin toplanması ve İzmit depremi hakkında tam bir fikir elde etmemiz ne kadar sürer?

Le Pichon: Bir kere böyle bir depremden sonra sismik faaliyet, irili ufaklı artçı depremler şeklinde bir yıl sürer. Problem, bu gelen verinin ne kadar hızlı işlendiği, işleneceğidir. Mesela Japonya'da Kobe depreminde elde ettiğim deneyimimle bunu kıyaslarsam, buradaki verinin japonya'daki gibi hızlı işlenmediğini görüyorum. Beni özellikle şu çok etkiledi. Bu deprem esnasında yabancı guruplardan elde edebildiğimiz veri, Türklerden elde ettiğimiz veriden çok fazla.. Görebildiğim kadarıyla bu durum Türkiye'deki organizasyon eksikliğinden ve Türkiye'deki değişik gruplar arasındaki işbirliğinin olmamasından kaynaklanıyor... Japonya'da veriler çok büyük bir hızla işleniyor ve elektronik olarak ilgili herkesin kullanımına sunuluyor.

Bu Türkiye'nin çözmesi gereken çok önemli bir sorundur. Bu depremi fırsat bilerek bunun düzeltilmesi gerek. Özellikle bundan sonra gelecek büyük depremi düşünerek...

Soru:İstanbul'u tehdit eden gelecekteki depremi kastediyorsunuz, ama durun buna gelmeden önce, Kobe depremi ile Türkiye'de gördüklerinizi mukayese eder misiiniz?

Le Pichon: Kobe depremi olduğunda Tokyo'da misafir profesördüm. Bu depremin Japon bilimsel topluluğu içinde yarattığı fırtınayı gördüm. Çok büyük benzerlikler var Türkiye ile. Japonya'da Kobe depreminin bir felaket olduğunun farkına varılması 24 saat sürdü. Burada, felaketin boyutlarının hızlı değerlendirilmesi konusunda bir sorun var. Ve gene gördüğüm gibi, Türk ve Japon hükümetleri orduyu işin içine sokmakta büyük direnç gösterdiler. Bu durum kurtarma hareketlerini çok yavaşlattı.

Özellikle sanayi olarak çok gelişmiş bir alanın depremden ne kadar çok etkilenebileceği ortaya çıkıyor. Depremden sonra Kobe'nin, Kuzeydoğusunda kalan yerlerle güneyde kalan yerler arasında bağlantısı kesildi. Türkiye'de de Kobe'de de, bilim adamları depremin vurduğu alanın tehlikeli olduğunu topluma açıklamışlardı. Bu da bir benzerlik. Her iki depremde de hükümetler bu durumu dikkate almamışlardı. Fakat Türkiye'deki durum daha da kötü, çünkü bu fayın kırılacağı çok önceden belirlenmiş, tanımlanmış ve açıklanmıştı.

Türkiye ve Japonya'da depremden sonra olanlar insanlarda muazzam bir reaksiyon yarattı, niçin bunlar başımıza geldi, niçin hazırlıksızdık diye sormaya başladılar.. Son beş yılda Japon topluluğu çok daha iyi organize oldu ve şimdi çok iyi durumdalar.. Özellikle bilim adamlarıyla hükümet arasında bilgi alış verişi arttı..

Soru:Peki Japonya'daki bu durumu nasıl açıklıyorsunuz, Orası gelişmiş teknoloji ve bilim ülkesi. Politikacılar daha önceki uyarıları neden dikkate almadılar?

Le Pichon: Japonya'da İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana nüfus yoğunluğu kesif olan büyük kentlerin hiçbirinde büyük bir deprem olmadı. Dolayısıyla böyle bir depreme hazır değillerdi. ABD de böyledir. Bu Türkiye için unik bir şanstır. Kendini tekradan organize etmesi için.. Özellikle büyük bir depremin Marmara Denizi'ni yakınlarda vuracağı düşünülürse, bu çok gereklidir.

Soru: Demek siz de Marmara'da bir deprem beklentisi içindesiniz... böyle bir deprem Marmara'yı ne şiddette ve ne zaman etkileyecektir? Ayrıca, Marmara'da bir deprem beklentinizin verileri nelerdir?

Le Pichon: Önce tarihe bakalım. Türkiye'deki, İstanbul'da çok büyük yıkıcı depremlere baktığımızda, bu depremlerin 250 yıllık zamanlar içinde gerçekleştiğini görüyoruz. Tabii burada büyük felaketlerin tekrarlama zamanlarından bahsediyoruz. Son iki facia 1509 ve 1766 'da oldu. Her iki depremde de Marmara Denizi boylu boyunca kırıldı . En az 150 km'lik bir fay parçası kırıldı. 1509'daki depremde çok daha büyük bir facia yaşandı, Gelibolu'dan Adapazarına kadar olan fay hattı olduğu gibi kırıldı. Bu çok büyük bir deprem olmalı, büyüklüğü 8' i bulmuş olabilir..

Soru: Tekrar sormak istiyorum, bunları neye dayanarak söylüyorsunuz, o dönemde alet yok.. Sadece bazı kayıtlara mı?

Le Pichon: Tarihsel çalışmalar, veriler.. Mesela 1509 depreminde Gelibolu yarımdasının ucundan Adapazarına kadar olan bütün bölge kırılmış. Bu deprem büyük bir İngiliz bilim adamı tarafından incelendi, adı Nicolas Ambraseys, bu konuda kapsamlı bir kitap yazdı. Bu araştırma kırığın boyu hakkında bilgi veriyor bize... Ortalama 250 yıl içinde, fay üzerinde 3- 5 metrelik bir ötelenme biriktiğini de da biliyoruz. Ve buradan hareketle, depremin büyüklüğünü hesap etmek mümkün.

Soru: Yani bu fay 1506'daki gibi boydan boya yeniden kırılacak mı diyorsunuz?

Le Pichon: Hayır, şimdi Marmara'da beklenen kırılma 1506 değil 1766'daki depreme benzeyecek. 1766'da fayın Gelibolu parçası, Marmara parçasından iki ay sonra kırılmış. İzmit parçası ise daha önce kırılmıştı. Bugünkü duruma baktığımızda ise, Gelibolu kısmı 1912'de kırılmış, İzmit parçası ise şimdi kırıldı. Marmara Denizi'ni bölen fay, şimdi her iki uçtan yüklenmiş bekliyor. En olabilir senaryo, Marmara'yı yaran bütün fay parçanın tek bir parça olarak kırılmasıdır.

Soru: Marmara'da üç tane fay parçası olduğu belirtiliyor. Bunların hepsi birden mi kırılacak diyorsunuz?

Le Pichon: Nereden biliyorsunuz üç tane olduğunu?

Cumhuriyet: Bizim araştırmacılarımız söylüyor..

Le Pichon: Ben onlara katılmıyorum. Benim buna inanmamam için iki neden var. İlki tarihsel depremsellik. İkincisi de güncel depremsellik. Tarihsel kayıtlar ve bugünkü sismik aktivite, Mamara'da fayın tek bir parça olarak kırılacağını gösteriyor.

Soru: Tahmininizce, bu muhtemel kırılma ne zaman gerçekleşebilir?

Le Pichon: Bunun ne zaman olabileceğini tahmin edemeyiz, yarın da olabilir 20 -30 yılda da olabilir, ama 20-30 yıldan daha ötede olması çok zayıf bir ihtimaldir.

Soru: Peki, şu sırada ne yapmalıyız Türkiye olarak, bilimciler olarak, devlet olarak ve toplum olarak?

Le Pichon: Şu anda yapılması gereken en önemli şey, Marmara Denizi'nin çok detaylı incelenmesidir. Bu incelemenin hedefi, olacak depremin ne karakterde bir deprem olacağını tahmin etmeye çalışmaktır. Bu araştırmalar, depremin yaratacağı felaketi, şiddet dağılımının öngörülebilmesi ve bu şiddette bir felaketin ne şekilde ani bir kurtarma yardımını gerektireceğinin tahmin edilmesi açısından çok önemlidir.

Bu bilgileri elde edebilmek için, Türk bilim adamları ve Türkler arasında çok ciddi bir koordinasyon gerekecektir. Ve
önemli ölçüde uluslararası yardım da gerekebilir,bilimel ve teknik olarak.. Bu depremin Avrupa'da yarattığı tepkilere
baktım.. Çok olumlu bir hava var. Bir sonraki deprem için hazırlık ve incelemelere Avrupa'dan çok ciddi katkı alınabilir...

Soru: Marmara Denizi'nde uluslararası bir proje uygulanmasından bahsediyorsunuz.. Bu projenin ana hatlarını ve detaylarınıbelirtebilir misiniz? Hangi ölçekte bir proje ve neleri içermeli?

Le Pichon: Önce: Marmara bilimsel ve oşinografik açıdan çok az biliniyor. Burası detaylı incelenmemiş bir deniz. Mesela bizim olduğunu sandığımız fay üzerinde deniz tabanında sismograf istasyonları kurulabilir, bunlar karaya kablo ile bağlıdır. Petrol şirketlerinin kullandığı üç boyutlu sismik profil incelemeleri vardır. Sismik profil yansıma incelemeleriyle fayın çok detaylı olarak çizilmesi mümkündür. Küçük bilimsel denizaltılarla, yani batiskaf dalışlarıyla fay gözle olduğu yerde derinde incelenebilir. Bir de Avrupalılar, meydana gelebilecek depremin tipinin tespitinde ve etrafında yaratacağı ivmenin hesap edilmesinde yardımcı olabilirler.

Ve bu bilgilerle de, iletişimin hassasiyeti ve muhtemel tahribatı tahmin edilebilir, yapı kodları incelenebilir.

Marmara Denizi'ndeki fayın incelenebilmesi ve önümüzdeki dönem İstanbul'a çıkartabileceği sonuçlarının tahmin
edilebilmesi için bir uluslararası işbirliği programı oluşturulabilir.

Cumhuriyet: İstanbul fayının iki yandan kasılmış olma özelliği de bilim dünyasının ilgisini çekebilir..

Le Pichon: Evet, her iki uçtan aynı zamanda yüklenen bir fay uluslararası ölçekte incelenmiş olur. Bu durum, bilim camiası için de çok önemli, çünkü çalışmalar sonucu belki de depremlerin nasıl tetiklendiğini öğrenebiliriz. Depremin nasıl üretildiğini öğrenebiliriz. Bunları söylerken, gözümün önünde Gölcük'te iki kadının birbirlerini gördüklerinde kucaklaşma sahnesi geliyor.. Bu sahneyi görünce, fotoğraf çekmeye son vermiştim. Bu insanların, en azından bu ölen ve yaralı insanların anısına bir şeyler yapılması gerektiğini düşünüyorum. Çekilen acılar boşa gitmemiş olsun..

Soru: Böyle bir uluslararası projenin maliyeti nedir? Ve kimler, nasıl finanse edebilir?

Le Pichon: Bilmiyorum, sadece bir sismiğin üç boyutlu fotoğraflanmasının maliyeti bile üç beş milyon dolardır. Çalışanların maliyetlerini vb. düşünürsen 20 milyondan biraz fazlaya gelir. Bir kaç yıla yayılabilir tabii bu çalışma, değişik ülkeler katkıda bulunabilir. Biri bir gemi gönderilir, bu doğrudan para yardımı gibi görünmez ama araştırmaya büyük destektir. Burada harcanan parayı, elde edilecek fayda ile kıyasladığınızda, 20 milyon dolarlık harcama, milyarlarca dolarlık yarar sağlar. Şöyle düşünün, bu araştırmanın toplam fiyatı, bir sonraki felaketetin yüzde 1'i ise, gene de değer bu çalışmayı yapmaya.

Soru: Bu projeyi BM veya Avrupa destekler mi?

Le Pichon: Avrupa Topluluğu hazırdır bunu desteklemeye. Mesela bizim Cumhurbaşkanı şimdi Türklerle dayanışma
göstermenin zamanıdır dedi. Türkiye'yi baştan imar edelim dedi. Eminim ben Türkiye hükümeti tarafından açık bir istek gelirse, bazı şeyler yapılabilir.. Tam şimdi zamanı.. Yunanlıların Türkiye ' ye yaptıkları yardımdan Türkler de çok etkilendi.. Ve bütün bu Avrupa topluluğu ülkelerinde Türk azınlıklar var, bu azınlık Türkler deprem için harekete geçtiler, onlar da Avrupa ülkeleri kamuoyunu mobilize ettiler. Ben bazı teklifler yapıyorum.

Önümüzdeki depremde ne yapılacağı çok dikkatli bir şekilde düşünülmelidir. Olabilecek en kötü şey, bu depremden sonra herşeyin tekrar eski duruma dönmesidir.

Soru: Eğer bugünden itibaren böyle bir deprem tehlikesi varsa İstanbul için, bahsettiğiniz uluslararası ölçekli projenin bir an önce hayata geçirilmesi ve sonuçlarının da alınması gerekmiyor mu?

Le Pichon: Tamamen sizinle aynı fikirdeyim.

Soru: Bugünkü verilerden yola çıkarsak, İstanbul ne derece etkilenebilir?

Le Pichon: Bunu söylemek zor, bilimsel araştırmaların sonunda bir şey söylemek mümkün. Bir de 1509 depreminde
İstanbul'un tamamen yıkıldığını, muazzam bir facia olduğunu biliyoruz.. Bu tür modellemeler yapan Türkiye'de çok iyi
inşaat- deprem mühendisleriniz var. Onların ihtiyacı olan veriler kendilerine sağlandığı takdirde, yani ne tür bir deprem
olacağının bilinmesi durumunda, İstanbul'a vereceği tahribat daha iyi hesaplanır. Ondan sonra yapılacak iş inşaat
mühendislerinin söylediğini sivil otoritenin dinlemesidir ve yapmasıdır.

Soru: Ne kadar büyük olabilir deprem?

Le Pichon: 7.6'dan büyük bir deprem beklenebilir. Bunlar çok kaba tahminlerdir. 1509'da 8 gibiydi. Bu kadarını bilseydik bilimsel incelemeye gerek kalmazdı. Şimdi bütün yaptığımız tahmindir. Ancak bunlar eğitimli tahminlerdir, ama sonuçta tahmindir.

Soru: En iyimser senaryo nedir İstanbul için?

Le Pichon: İnşaat yönetmeliklerine, kodlarına iyi uyulduğu ve iyi bir planla yapıldığı zaman deprem ne kadar büyük ve şiddetli olursa olsun, insan kaybı o kadar az oluyor. Gölcük'ü dolaşırken gördüm, adam gibi yapılan binalar yıkılmamış. Kendimizi nasıl koruyacağımızı biliyoruz, problem bunu uygulamaktan ibarettir. Depremler insanoğlu oldukça vardır. Ormanda ve düz ovalarda yaşadığımız zaman insan hayatına kayıp vermiyordu depremler. İçinde oturduğumuz binaları yapmakla kendi sonumuzu yarattık., Şimdi bize düşen, bekleyeceğimiz tip depremlere göre bu binaları sağlam yapmaktır.

Soru: Depremin kesin tarihini saptamak zor, hatta şimdilik bu başarılamıyor. Ama bu İstanbul önündeki fayın özellikleri, bizedaha yakın bilgi verebilir mi?

Le Pichon: Marmara'yı bölen kırığın bu oluşum özellikleri, depremi çok daha muhtemel hale getiriyor. Fayın her iki ucunun sıkıca takibe alınması çok önemlidir.

Soru: Görüntüleme teknikleri çok gelişti. Tabii 12 km derinlikte olan biteni görüntülemek zordur, ama oradaki yoğunlaşmalarhakkında bu görüntüleme tekniklerinden yararlanarak daha ayrıntılı bilgi edinmek mümkün olmayacak mı, en azından ileride?

Le Pichon: ABD'liler San Andreas fayının üç boyutlu şeklini çıkarmak üzereler, hatta delme programı başlattılar. Depremi üreten tabakanın incelenmesi önümüzdeki dönem çok önemli bir araştırma konusudur. Bu tabaka üzerinde olan bitenleri daha yakından inceleyebilirsek, önemli bir mesafe almış olacağız..

Cumhuriyet: Sayın Le Pichon bu söyleşi için size çok teşekkür ederim.

[Prof. Le Pichon'un 24.09.2000 tarihinde Cumhuriyet'te yayınlanan söyleşisi]



--------------------------------------------------------------------------------

Xavier Le Pichon Kimdir?

Dünyanın yaşayan en büyük tektonikçilerinden... Le Pichon, levha tektonoğinin günümüzdeki şeklini ortaya koyan üç yer bilimciden biridir. College de France Jeodinamik Pofesörü ve Ecole Normal Superiore Jeoloji Laboratuvarı yöneticisi, Fransız Bilimler Akademisi üyesi, Japon ödülü sahibi olan Le Pichon, bütün levha sınırları üzerindeki hareket vektörlerinin toplamının sıfıra eşit olduğunu kanıtladı.