5 sonuçtan 1 ile 5 arası
  1. #1
    Senior Member daredewil - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.11.2009
    Yaş
    32
    Mesajlar
    134
    Konular
    34
    Tecrübe Puanı
    0

    gel de bağlanma

    Ucundan Tutarak...
    Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
    "O olmazsa yaşayamam" demeyeceksin.
    Demeyeceksin işte.
    Yaşarsın çünkü.
    Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
    Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
    Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
    Senin O'nu sevdiğinden.
    Çok sevmezsen, çok acımazsın.
    Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
    Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini...
    Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
    Senin değillermiş gibi davranacaksın.
    Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
    Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
    Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
    Paldır küldür yürüyebileceksin.
    İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
    Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
    Gökyüzünü sahipleneceksin,
    Güneşi, ayı, yıldızları...
    Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
    "O benim..." diyeceksin.
    Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin...
    Mesela gökkuşağı senin olacak.
    İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
    Mesela turuncuya, ya da pembeye.
    Ya da cennete ait olacaksın.
    Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın.
    Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
    Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
    İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…
    CAN YÜCEL



    tüM y0llaRı yüRüdüM ßen ßaNa göRe değ!l kaLdırıM içiMde ya$ayaN ölü ç0cukLaRı küRtajLa aLdıRıN !!..

  2. #2
    Member gri_gramafon - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    07.10.2008
    Yaş
    42
    Mesajlar
    44
    Konular
    4
    Tecrübe Puanı
    0

    Ynt: gel de bağlanma

    EĞER

    O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
    arkalarında doldurulması
    mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

    Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
    en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

    Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
    yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer

    Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
    çalınan birinin kalbiyse eğer.

    Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
    insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

    O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
    hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

    Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
    kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

    Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
    öylesine delice bakmasalardı eğer.

    Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
    kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

    Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
    son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

    Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
    meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

    Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
    beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

    Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
    tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

    O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
    yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

    O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
    son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

    Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
    her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

    Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
    dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

    Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
    namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

    Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
    dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

    Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
    sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

    Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
    kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

    İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
    kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.

    Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
    ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

    Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
    Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

    Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
    Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
    ya canım ellerini tutmak isterse...

    Evet Sevgili,
    Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
    kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
    mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!

    CAN YÜCEL

    ARA SIRA BAZI BAZI

  3. #3
    Senior Member daredewil - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23.11.2009
    Yaş
    32
    Mesajlar
    134
    Konular
    34
    Tecrübe Puanı
    0

    Ynt: gel de bağlanma

    Can Baba hakkında anlatılan o kadar çok hikaye var ki.. O artık bir efsane olduğundan mıdır, ettiği küfürlerin kendine haslığından mı bilinmez; duyulduğunda 'bunu söylese söylese Can Baba söylemiştir' fikri uyandıran hikayelerdir bunlar...
    Bunlardan Seçmeler:
    Üstad bir gün devlet büyüklerine bir şiirinde isim vermeden 'Hepiniz götsünüz' dediği için mahkemeye çıkartılır..
    Hakimin karşısına palas pandıras her zamanki haliyle gelir ve elindeki kalın TDK sözlüğünü açar..
    - Hakim bey 'P' harfine bakalım, Türkçe'de 'popo' diye bir kelime var mı? Yok.. Peki 'K'ye bakalım, 'kıç' var mı? O da yok.. Bir de 'G'ye bakalım, 'göt' var mı? Evet göt kelimesi TDK sözlüğünde var.. Demek ki sayın hakim, bu memlekette göte göt deniyor!!! der ve beraat eder...
    xxxx
    Can baba boğaziçi üniversitesinde konferans vermektedir. Öğrencilerden biri el kaldırıp sorar ,
    -Can baba neden bütün büyük aşk şairleri erkek.. kadınlardan aşk şairi çıkmaz mı ??
    Can baba kendi üslubu ile yanıtlar :
    - Ne bileyim ulan, biz s.kimizle mi yazıyoruz şiiri??
    xxxx
    Türkiye İşçi Partisinin Komünist zamanlarında bir tüzük toplantısında herkesin komünizmi anlatmaya çalıştığı şöyle olsun , böyle olsun dediği bir toplantıda Can Baba ayağa kalkar ve bir efsaneyi daha patlatır.
    'BEYLER BEYLER, Türkiye'de komünist olmak tüzük değil BÜZÜK ister...
    xxxx
    Muhabir : Peki kadınlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
    Can Baba : düşünmüyorum, S..kiyorum!!
    xxxx
    Bir sergide ortada dolanırken, alımlı bir kadın heyecanla yanına gelir:
    - Can bey, tanıştığımıza ne kadar memnun oldum anlatamam. Sizin en büyük hayranınızım.
    Can Baba sırıtır:
    - demek öyle, yatalım o halde?
    kadın küskün bir ifadeyle bozuk atar:
    - aşk olsun Can bey!!
    Can Baba cevaplar:
    - aşk da olacak elbet..
    xxxx
    Can Babaya bir mahkeme çıkışında soru soran gazeteci şu dörtlüğü cevap olarak alır:
    Ne yorum ne forum
    Belki yarın konuşurum
    öyle gitti ki durum
    soru sorana korum
    Bu da tam Can Babalık bir cevap sanırım.
    xxxx
    Bir televizyon programın da genç bir öğrenci soracak soru bulamadığından herhalde şunu sorar
    -hangi takımı tutuyorsunuz?
    Can baba cevap verir,
    -eşim ve ben genellikle benim takımlarımı tutuyoruz...
    xxxx
    Can Yücel bir etkinlikte kürsüye çıkıp şiir okumaya koyulmuş öksürmeye başlamış ve sonra 'öksürükler şiire dahil değildir' diye uyarmış, şiirlerini okumayı bitirmiş tam sahneden inmeye başlamış. Herkes şaşırmış; hayret küfür etmedi bu sefer diye.
    Sonra geri dönmüş almış mikrofonu eline
    'akşam akşam kafanızı S..ktim kusura bakmayın' demiş.
    xxxx
    Can Yücel'e sorarlar:
    - efendim nedir bizim memleketteki bu sağcılık solculuk davaları?
    Can baba:
    - bu ülkede sabah kalktığında malafat eğer sağ tarafa kaymışsa sağcısındır, yok eğer sol taraftaysa solcu..
    - peki sizinki ne tarafta ?
    - ileride daima ileride
    xxxx
    Leman dergisinde ilk yazdığı gün Metin Üstündağ kendisini derginin son sayfasına koyunca Metin'i aramış ve 'beni derginin kıçına koyanın gelir kıçına koyarım'
    diye duygularını en güzel şekliyle belirtebilmiş bir adamdır.
    xxxx
    seke seke geldik..
    s..ke s..ke gidiyoruz...sözlerinin sahibi büyük şair Can baba, bir takım hayranları ve arkadaşlarıyla bir yerlerde içer, sohbet eder. aynı grup, sabahın 5'i 6'sı gibi pek de kimsenin bulunmadığı Kıbrıs Şehitleri caddesinde yürürken, şair birden durur ve yere yatar. Yanındakiler de aynı şeyi yaparlar. Şair, gözlerini kırpmadan gökyüzüne bakmaktadır. hayranlardan birisi dayanamayıp sorar:
    - baba, ne görüyorsun, bize de söyle...
    üstad, gözlerini gökyüzünden hiç ayırmadan, ondan ulvi ya da şairane bir cevap bekleyen vatandaşa şöyle cevap verir:
    - çok sarhoşum, ..mına koyim.
    xxxx
    Bir gün tv kanallarıdan birinde canlı yayında konuk Duygu Asena şair Nazım Hikmet için 'o kartpostal şairidir' demiş. Can baba telefonla programa bağlanmış selam bile vermeden
    'Duygu hanım kart sizsiniz, postal da size girsin'
    demiş ve telefonu kapatmış...
    Ve Son Olarak;
    Yaşadıklarını kar sanma yanına...
    Yaşadığın kadar yakınsın sonuna
    Ne kadar yaşarsan yaşa
    Sevdiğin kadardır ömrün...
    Can Yücel
    tüM y0llaRı yüRüdüM ßen ßaNa göRe değ!l kaLdırıM içiMde ya$ayaN ölü ç0cukLaRı küRtajLa aLdıRıN !!..

  4. #4
    Member gri_gramafon - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    07.10.2008
    Yaş
    42
    Mesajlar
    44
    Konular
    4
    Tecrübe Puanı
    0

    Ynt: gel de bağlanma

    CAN YÜCEL


    Şair Can Yücel, 1926 yılında İstanbul`da doğdu. Türkiye'nin ilk Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'in oğlu olan Can Yücel, orta öğrenimini Ankara Erkek Lisesi'nde tamamladıktan sonra, Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Klasik Filoloji Bölümü'nde okudu. İngiltere'de Cambridge Üniversitesi`nde eğitimini sürdüren Yücel, bir süre Londra`da BBC Radyosu`nda çalıştı.

    Türkiye`ye dönüşünde Bodrum`da turist rehberliği yapan Yücel, daha
    sonra İstanbul`a yerleşti ve bağımsız çevirici olarak yaşamını sürdürdü.

    Can Yücel, 1945-1965 yılları arasında ``Yenilikler``, ``Beraber``, ``Seçilmiş Hikayeler``, ``Dost``, ``Sosyal Adalet``, ``Şiir Sanatı``, ``Dönem``, ``Yöne``, ``Ant``, ``İmece``, ``Papirus`` adlı dergilerde yazdı. ``Yeni Dergi``, Birikim``, ``Sanat Emeği``, ``Yazko Edebiyat`` ve ``Yeni Düşün`` dergilerinde yayımladığı şiir, yazı ve çeviri şiirleri ile tanınan Yücel, 1965`ten sonra siyasal konularda da ürün verdi.

    İlk şiirlerini 1950 yılında ``Yazma`` adlı kitapta toplayan Can Yücel, ``toplumsal sorunların yarattığı izlenimlerin ağırlığından kurtulmak istermiş gibi`` kimi taşlama, kimi bıçak ile işleyen duyarlılığın ağır bastığı şiirlerinde, yalın dili ve buluşları ile dikkati çekti.

    Ünlü dünya şairlerinden çevirdiği şiirleri biraraya getirdiği ``Her Boydan`` adlı kitabı 1959 yılında yayımlanan Yücel, yapıtlarını ``Yazma`` (1950), ``Sevgi Duvarı`` (1973), ``Bir Siyasinin Şiirleri`` (1974), ``Ölüm ve Oğlum`` (1976), ``Şiir Alayı`` (1981), Rengarenk (1982), ``Gökyokuş`` (1984), ``Canfeda`` (1987), ``Çok bi Çocuk`` (1988), ``Kısadevre`` 1990 ve ``Kuzgunun Yavrusu`` 1990 adlı kitaplarda topladı.

    Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel`e hakaretten yargılanan Yücel, 18
    Nisan seçimlerinde ÖDP`nin İzmir 1. sıra milletvekili adayı oldu. Yücel, 12 Ağustos 1999'da öldü.
    Güler Yücel ile evli olan şair, iki kız babasıydı.


    ARA SIRA BAZI BAZI

  5. #5
    Member gri_gramafon - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    07.10.2008
    Yaş
    42
    Mesajlar
    44
    Konular
    4
    Tecrübe Puanı
    0

    Ynt: gel de bağlanma

    Neyse muhterem insan amele yorgun. Evine gider sağol bilgiler ve şiir için . Esenlikler.
    ARA SIRA BAZI BAZI

 

 

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

Konuyu Favori Sayfanıza Ekleyin

Konuyu Favori Sayfanıza Ekleyin

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •