Sentetik Lifler

Daha XVIII. Yüzyıl başlarında Dünya'da tüketilen liflerin % 90'ından fazlasını yün ve keten oluştururken, soğuk Orta ve Kuzey Avrupa ülkelerinin ılıman iklim kuşağındaki ülkelere ulaşımının kolaylaşması ve bu ülkeler üzerindeki hakimiyetlerinin artması ve ABD'nin Güney Eyaletlerinde pamuk plantasyonunun yaygınlaşması ile XIX. Yüzyıldan itibaren yün ve ketenin yerini pamuk almaya başlamış ve bu gelişme XX. Yüzyılın yansına kadar devam etmiştir.

1950 yılında Dünyada tüketilen liflerin % 70'inden fazlasını tek başına pamuk oluştururken, 2. Dünya Savaşı sonrası sentetik elyaf ve iplik üretiminin artmaya başlamasıyla bu oran 1970'li yıllarda % 50'nin biraz altına düştükten ve 1980'li yılların ikinci yarısında hafif bir artış gösterdikten sonra, 1990'lı yıllarda % 40'ın da çok altına inmiştir.




Sentetik iplikler ve elyaflarda 2000-2005 yıllarında fabrika tüketimi incelendiğinde, Kuzey Amerika, Batı Avrupa, Güney Kore, Tayvan, ve Japonya’da düşüş gerçekleştiği, bunun aksine Güney Asya ve Hindistan’da artış, Çin’de ise muazzam bir artış olduğu görülmektedir.
Dünya çapında yapay elyaf üretiminin bölgesel dağılımına bakıldığında; Asya ve özellikle Uzakdoğu'nun dünya üretiminden %65 'lık pay alması, bu alanın hakimi olduğunun göstergesidir. ABD'nin payı % 16, Batı Avrupa'nın % 13, Japonya'nın ise % 6 dır.

Polyesterde 1990-2005 yılları arasında dünya kapasite artışının %82 si Çin ve Hindistan’da gerçekleşmiştir.Bu hızlı artışın önümüzdeki yıllarda da devam ederek 2050 yılında 150 milyon ton'u aşması beklenmektedir. Böylece Dünya elyaf üretiminin % 80'nini sentetik elyaf oluşturacaktır.

Başlangıçta B.Avrupa ülkeleri, ABD ve Japonya'nın tekelinde bulunan sentetik elyaf üretiminin şu anda bile % 60'ına yakın bir kısmını başta Çin, Tayvan, G.Kore ve Hindistan olmak üzere Güney ve Güneydoğu Asya ülkeleri gerçekleştirmektedir. Bu trend önümüzdeki yıllarda da devam edecek ve 2050 yılında 120 Milyon ton'u bulması beklenen sentetik elyaf ve iplik üretiminin % 80'nini Güney ve Güneydoğu Asya ülkeleri gerçekleştireceklerdir.

Türkiye'de doğal elyaf ve ipliklerden üretiminin yanı sıra 1940'lı yıllardan beri devlete ait kuruluşlarca selülozik elyaf ( viskoz ) üretimi yapılmasına karşılık sentetik elyaf üretimi ilk kez 1964 yılında başlamıştır. Üretim çeşitleri içinde önceleri poliamid elyafın payı fazla iken daha sonraları akrilik ve poliester elyafın payı artmış, poliamid elyafın payı çok küçük seviyelerde kalmıştır. Türk sentetik iplik sektörü 1997 yılından itibaren yeni bir geçiş ve dönüşüm sürecine girmiştir. Bu sürecin en belirgin özelliği dünyadaki en son teknolojik gelişmeleri bünyesinde toplamak suretiyle kapasite ve çeşitlilik açısından en üst seviyeyi yakalamasıdır.




Sentetik Liflerdeki Dağılım



Dünya toplam elyaf piyasası 64 milyon ton elyaftan oluşmaktadır. Diğer bir ifadeyle kişi başına düşen elyaf miktarı 10 kg/kişidir.


Elyaf çeşitlerine göre dağılıma bakıldığında, dünya toplamı içersinde PES filament %23, PES ştapel %16, pamuk %36, polipropilen %7, poliamid %6, akrilik %4, yün %2, selülozikler %5 ve diğer elyaflar %1 paya sahiptir.


Toplam sentetik elyaf pazarı 36.8 milyon tondur. Toplam sentetik elyafların dağılımına bakıldığında, polyester %70, polipropilen %12, poliamid %10, akrilik %7 ve diğerleri %1 pya sahiptir.


Dünya genelinde sentetik elyaf çeşitlerine göre talep incelendiğinde, 2000 yılında 19 milyon ton olan polyester tüketiminin 2010 yılında 35 milyon tona ulaşacağı beklenmektedir. Dünya toplamı içinde Çin’in payı %56, diğer Asya ülkelerinin payı ise %28 dir.



Dünya toplam elyaf tüketimi için 1980-2010 yılları arasında bir projeksiyon yapıldığında, 1990’da 40 milyon ton, 2000’de 54 milyon ton olan dünya toplam elyaf tüketiminin 2010 yılında 76 milyon tona ulaşması beklenmektedir.

Sektörde Kullanılan Hammaddeler:

1-Akrilik Elyaf :
Doğal elyaflara en yakın görünüm veren ve yünün ikâmesi özelliği bulunan akrilik elyafın temel hammaddelerinden olan akrilonitrilin bir kısmı 1983 yılından beri Petkim Aliağa Petrokimya tesislerinde üretilmektedir, vinil asetatın tamamı ise ithal edilmektedir.



2-Poliamid Elyaf ve İplik:
İplik ve elyafın temel hammaddesi olan cipsin üretiminde kullanılan kaprolaktam Petkim Yarımca Petrokimya tesislerinde üretilmekte iken 1993 yılında üretimin durdurulması üzerine ithal edilmektedir.



3-Poliester İplik ve Elyaf :
İplik ve elyafın temel hammaddesi olan poliester cips yurt içinde üretilmektedir. Zaman zaman az miktarda ithal edilmektedir. poliester cips üretiminde kullanılmakta olan hammaddelerden DMT SASA tarafından MEG ve PTA ise Petkim Aliağa Petrokimya tesislerinde üretilmekte ve talebin yurtiçi üretimle karşılanamayan kısmı ithal edilmektedir.


Sektörün Rekabet Gücü:

Gümrük birliğinin ilk döneminde ithalat miktarının artması, ayrıca Uzakdoğu Asya krizi ve Avrupa Birliği'nin sektörün ürünlerine karşı uyguladığı başta anti damping vergileri ve diğer tarife dışı engeller nedeniyle 1998 ve 1999 yıllarında sektörün rekabet gücü gerek iç gerek dış pazarlarda olumsuz şekilde etkilenmiştir. Avrupa Birliği ülkelerinde devlet yardımları mevzuatına göre sentetik elyaf sanayii alanında yapılacak yatırımlara her türlü yardım ve teşvik yasak olmasına rağmen bu alanda faaliyet gösteren yabancı firmalar kendi devletleri nezdinde stratejik kabul edildikleri için yatırımları ve faaliyetleri açık veya gizli şekilde teşvik edilmektedir. Bu durum söz konusu ülkelerde faaliyet gösteren firmaların rekabet gücüne önemli katkıda bulunmaktadır. Türkiye'de sektörün rekabet gücünün geleceği elektrik fiyatı, hammadde fiyatları gibi stratejik faktörlere doğrudan bağlı olduğu görülmektedir. Türkiye’nin en önemli rekabet avantajı olan işçilik maliyetleri giderek bu özelliğini kaybetmektedir. Önümüzdeki yıllarda işgücü maliyetlerindeki yükselmenin sektörün rekabet gücünü olumsuz olarak etkileyeceği düşünülmektedir.


Sektörün rekabet gücünü rakamsal olarak açıklamak amacıyla yapılan oran analizleri değerlendirildiğinde sektörün ithalat yoğunluğunun düşük, uzmanlaşma düzeyinin yüksek, dış rekabete açıklığının ise ortalamaya yakın bir değerde olduğu görülmektedir. Sektörde ihracatın ithalatı karşılama oranı ise ortalamanın üzerindedir. Söz konusu oranlar aşağıda verilmektedir.

İthalat Sızma Oranı: 0,32

Uzmanlaşma Katsayısı: 0,88

Dış Rekabete Açıklık: 0,48

İhracat/İthalat: 0,63



Mevcut Durumun Değerlendirilmesi:

1996 yılı başından itibaren başlayan gümrük birliği çerçevesinde AB ve EFTA ülkeleri için koruma oranlarının tamamen kaldırılmasının yanı sıra üçüncü ülkelerden yapılan ithalata karşı AB ile birlikte ortak gümrük tarifesi uygulanmaya başlamıştır. Gümrük birliği teorilerinin aksine, Türkiye ile AB arasında imzalanan gümrük birliği anlaşmasında sadece sanayi ürünlerinin ve işlenmiş tarım ürünlerinin serbest dolaşımına izin verilmektedir. Bunun dışında kalan sermayenin, hizmetlerin ve iş gücünün serbest dolaşımı söz konusu değildir. Buna göre gümrük birliği sadece aşağıdaki özellikteki sanayi ürünleri ile işlenmiş tarım ürünlerinin serbest dolaşımını kapsamaktadır.



- Her iki tarafta elde edilmiş ürünler,

- Her iki tarafta serbest dolaşıma girmiş üçüncü ülke menşeli ürünlerden elde edilen ürünler,

- İthal işlemi tamamlanarak telafi edici vergileri alınmış serbest dolaşımda olmayan ürünlerden elde edilen ürünleri kapsamaktadır.



Anlaşmanın temel şartlarından biri olan serbest dolaşıma girmiş olma şartı, Avrupa Birliği ve Türkiye'ye gelen ithal ürünler için bu mala ait gümrük ve varsa telafi edici vergilerin tahsil edilmesi suretiyle ithalat işlemlerinin tamamlanmasıyla sağlanmış olmaktadır .Türkiye'de tekstil ve sentetik iplik ve elyaf ithalatı ve bu malların serbest dolaşıma girmesi ile ilgili esaslar 1.6.1995 tarihli resmi gazetede yayımlanan tebliğlerdeki kurallara göre yürütülmektedir. Yine aynı kapsamdaki düzenlenmeler çerçevesinde 50 ülkeden yapılan tekstil ithalatı çeşitli ürünler itibarıyla kota ve gözetim önlemlerine tabi tutulmuştur. Bu durumda dahi kotaların Türkiye aleyhine delinmesi için gümrük birliği kullanılmaktadır. Şöyle ki, kotayı delebilmek için Uzakdoğu menşeli mallar önce Avrupa Birliği'ne ithal edilmektedir. Burada tahsil edilmesi gereken telafi edici vergiler bugüne kadar oranlarının belirlenmemesi nedeniyle AB tarafından tahsil edilmeden malın serbest dolaşımda olduğuna dair ATR belgesi verilerek Türkiye'ye gönderilmektedir. Bu mallar aynı zamanda Türkiye'ye gerçek fatura değerinin altında fiyat beyan edilerek sokulmaktadır. Dolayısıyla ciddi oranda katma değer vergisi kayıp ve kaçağının da oluştuğu gözlenmektedir. Sonuç olarak AB ülkelerinden gelen Uzakdoğu menşeli sentetik lifler elde ettikleri haksız rekabet avantajı nedeniyle iç piyasada rekabet şartlarını bozacak şekilde çok düşük fiyatlarla satılmaktadır.



Gümrük birliği ile birlikte ihracat ve yatırım teşvik uygulamaları da AB mevzuatına uyumlu hale gelmiştir. Teşviklerdeki parasal ödemeler kaldırılmıştır .Yeni dönemde dahilde işleme (inward processing) ve hariçte işleme (outward processing) rejimleri yürürlüğe girmiştir. Gümrük birliği sonrasında ihracata verilen teşvikler (devlet yardım ve sübvansiyonları) GATT kurallarına ve AB teşvik yapısına uyum sağlamıştır. Bu konu da AB tarafından tekstil alanında açılan ve verilen devlet yardımları ile ilgili "Anti Sübvansiyon" gözden geçirme soruşturması sırasında gözlemlenmiş ve uygulama uyumlu bulunarak, soruşturma olumlu şekilde kapatılmıştır.


Gümrük birliği sonrasında AB ülkelerinden yapılan ithalat önemli miktarda artmasına rağmen bu ülkelere yönelik ihracat başta anti damping vergileri ve diğer tarife dışı engeller nedeniyle artmamıştır.


Gümrük birliği sonrasında sektör de yaşanan diğer bazı sorunlar aşağıdaki gibidir:


Uzakdoğu menşeli mallar AB üzerinden serbest dolaşıma girmiş gibi ATR belgeleri alarak veya İsviçre üzerinden serbest dolaşıma girmiş gibi EUR belgeleri alarak Türkiye'ye ihraç edilmektedir. Oysa bu ticaret sırasında AB ve EFTA tarafından malların serbest dolaşıma girmeleri için tahsil edilmesi gereken telafi edici vergilerin tahsil edilmediği de tahmin edilmektedir.


AB ülkeleri ithal edecekleri sentetik lifleri Türkiye'den satın almak yerine tarife kontenjanı uygulayarak sıfır gümrükle Uzakdoğu ülkelerinden ithal etmektedir. GSP (Generalized Preferential System) uygulamasına geçilmemesi nedeniyle Türkiye'de sentetik iplik üretiminde kullanılan hammaddeler en az %3.3 oranında daha pahalı ithal edilmektedir. Bu da yerli üreticinin iç ve dış pazarlarda rekabetini güçleştirmektedir.




Dünyadaki Durum ve AB, Diğer Ülkeler İtibariyle Mukayese


Günümüzde ileri teknoloji sahibi ülkelerdeki mevcut üretim yapısı aynen muhafaza edilirken yeni yatırımların ağırlıklı olarak üçüncü ülkelerde gerçekleştirildiği görülmektedir. Bundaki temel neden hammadde, işçilik ve çevre maliyetlerinin üçüncü ülkelerde çok daha düşük seviyelerde olmasıdır. Üçüncü ülkelerde özellikle Uzakdoğu ülkelerinde üretilen yüksek miktardaki ucuz ürünler, fiyatlardaki düşüklüğe rağmen firmaların ayakta kalmalarını sağlamaktadır. Petrol krizleri dışında, hammadde tedarikinde ciddi fiyat artışları olmamasına rağmen rekabetin yoğunluğu nedeniyle sentetik iplik ve elyaf fiyatları reel bazda gerilemektedir. Uzakdoğu Asya ülkelerinde üretilen mallar dünya piyasasında ciddi fiyat düşmelerine yol açmaktadır.



Son yıllarda sentetik iplik ve elyaf tüketimi dünyada önemli oranda artmaktadır. 1950 yıllarında ilk piyasaya sürüldüğü tarihten sonra 1980'li yıllara dek talebin yoğun, üretimin sınırlı olması hammadde fiyatlarındaki ılımlılık ve hammadde sağlanmasındaki süreklilik nedeniyle bu alandaki yatırım cazibesi yüksek olmuştur. Son yıllarda gerçekleştirilen yoğun yatırımlar dünya ölçeğinde ciddi kapasitelerin doğmasına yol açmıştır. Bunun yanında 1993-1995 yıllarında dünyadaki pamuk rekoltelerindeki ciddi azalma sentetik iplik ve elyafa olan talebi arttırmış bu da genel fiyat seviyelerinde bir sıçramaya yol açmıştır.



Sentetik iplik ve elyafın dünya lif tüketimi içindeki payı 1989 da %46 seviyesinden 1998'de %50 seviyesine yükselmiştir. Sentetik lif talebindeki bu artış üretiminde artmasına yol açmıştır. Dünya sentetik lif üretimindeki önemli gelişmelerden birisi de dünya üretim kompozisyonunun son 25 yılda ciddi değişikliklere uğramasıdır. Sanayileşmiş ülkelerin dünya sentetik iplik üretiminde %84'e varan payının son yirmi beş yılda %44 seviyelerine gerilemesine karşılık aynı dönemde Tayvan ve Kore'nin payı %1.7 den %19.3'e Çin H.C.'in payı ise %0.7'den %10.9'a yükselmiştir. AB ülkelerinin üretim ve özellikle işçilik maliyetlerinin düşük olması sebebiyle yatırımlarını Uzakdoğu Asya ülkelerine yönlendirmeleri ve Türkiye'de dahil olmak üzere düşük maliyetli üretim yapan ülkelerden ithalat yapmayı tercih etmeleri dünyada kurulu kapasitelerin bölgesel dağılımını etkilemiştir. Dünya üretiminde önemli bir paya sahip olan Tayvan 1993 ve 1994 yıllarında dünyanın en fazla sentetik lif ihracatını gerçekleştiren ülke unvanını da ele geçirmiştir. Sıralamada ikincilik ve üçüncülük ise Güney Kore ve Japonya'ya aittir. Buna karşın dünyanın en

büyük suni ve sentetik iplik ithalatçısı 1994 yılından itibaren ithalatını yarıya yakına azaltmasına rağmen Çin H.C’dir. Bu durumda Uzakdoğu Asya ülkeleri gerek üretim gerek tüketime yönelik olarak dünya ticaret hacminde en büyük paya sahiptir.



Sektörün Sorunları:


Sentetik lif sektöründe 1997 yılı sonundan itibaren ucuzlamaya başlayan hammadde fiyatları mamul fiyatlarında da düşüşe neden olmuştur. Mamul fiyatlarındaki düşüşün bir diğer nedeni Çin H.C.’nin ithalata getirdiği kısıtlama nedeniyle Uzakdoğu ülkelerinin dünya pazarlarına yönelik dampingli ihracat politikalarıdır. ABD ve Avrupa Birliği bu dönemde çok güçlü iç koruma mekanizmalarını çalıştırarak dampingli ithalat nedeniyle iç piyasa dalgalanmalarını ve yerli üreticileri korumaya çalışmıştır. Ancak başarılarının sınırlı kaldığı söylenebilir. Türkiye pazarına da aynı şekilde giren Uzakdoğu Asyalı üreticiler iç piyasada pazarı bozucu etki yaparak yerli üreticiyi olumsuz olarak etkilemiştir. Sektörün son dönemde en önemli sorunlarından biri Uzakdoğu Asya ülkelerinin dampingli fiyatlarla pazara sunduğu iplik ve elyafın iç pazarı bozucu etki yapmasıdır.

Asya krizinin yanı sıra Rusya krizi de Türk tekstilinin en önemli pazarı olan Laleli piyasasını olumsuz etkilemiştir. Dokuma ve konfeksiyon üreticilerinin darboğaza girmesi bunlara hammadde sağlayan iplik ve elyaf sektörünü de aynı paralelde etkilemiştir.


Tekstil sanayi yaptığı ihracatın bir kısmında kullandığı iplik ve elyafı dahilde işleme rejimi kapsamında ucuza ithal etme hakkına sahiptir. Ancak bu durum zaman zaman kontrolden çıkarak ucuz maliyetli ürünler iç piyasaya verilmektedir. Bu da tekstil sektörüne hammadde üreten sentetik iplik ve elyaf üreticilerini haksız bir rekabetle karşı karşıya getirmektedir. Sektörün en önemli sorunlarından biri dahilde işleme rejimi kapsamında getirilen iplik ve elyafın kontrol edilememesidir.



Teknolojide Muhtemel Gelişmeler:


Sentetik iplik ve elyaf sektörüne ait tüm gelişmeler her zaman dinamik ve atılımcı olan özel sektör üreticileri tarafından yakından takip edilmiş olup 1995'ten sonra makine parkları yenilenmeye başlanmış ve halen yenileme çalışmaları devam etmektedir. Tekstil sektörünün dışında teknik ipliklerin ve elyafların üretilmesi için çalışmalara başlanmıştır. Devletten bu konuda yapılacak yatırımlara destek olması talep edilmektedir. Tekstilde özel elyaf ve ipliklerin, halen üretilmeyen tekstil elyaflarının ve teknik ipliklerin üretilmesi için gerekli teşvik mekanizmaları çalıştırılmalıdır.


ÖNGÖRÜLEN AMAÇLARA ULAŞILABİLMESİ İÇİN YAPILMASI GEREKLİ YASAL VE KURUMSAL DÜZENLEMELER VE UYGULANACAK POLİTİKALAR


Kısa Dönemde Yapılması Gereken Yasal ve Kurumsal Düzenlemeler:



a) Katma değer vergi oranlarının düşürülmesi,



b) Dahilde işleme rejimi kapsamında sentetik iplik ithalatının AB seviyelerine çekilerek bu seviyenin sürekli kontrol altında tutulması,



c) Sentetik iplik ithalatının mutlaka ve sadece ihtisas gümrüklerinden yapılması için gerekli idari düzenlemelerin yapılması,



d) GSP uygulamasına süratle geçilerek ucuz hammadde ithalatına imkân verilmesi,



e) Sentetik iplik ve elyaf piyasasında özellikle 1980 sonrasında yapısal değişmelerin de etkisiyle büyük gelişmeler olmuştur. Yatırımlar ve üretim sürekli artış göstermiştir. Bu gelişme çeşitli şekillerde AB tarafından engellenmeye çalışılmıştır. En büyük ticari partnerimiz olan AB ülkelerinin gümrük birliğine rağmen özellikle poliester iplik ve elyaf ihracatına başta anti damping vergileri ve anti sübvansiyon soruşturmaları yoluyla ekonomik gerekçelerden çok politik gerekçelerle engellemelerini sürdürmesi, sektör üzerinde ciddi sıkıntı ve endişeler yaratmıştır. Mevcut durumda AB ülkelerinin Türk üreticisine uyguladığı anti damping vergileri

şöyledir:

Poliester POY iplik: %3,3 - %6,8

Poliester tekstüre iplik: %7,6 - %15,2

Bunun sonucu AB'ye sentetik iplik ihracatımız önemli ölçüde düşmüştür. Halen Avrupa'ya ihraç edilen poliester tekstüre ipliklere uygulanmakta olan anti damping vergilerinin 2001 yılında uygulama süresinin bitecek olması da göz önüne alınarak AB’nin Türk sentetik iplik ihracatına uyguladığı antidamping vergilerinin kaldırılması için mutlaka AB nezdinde siyasi girişimlerde bulunulması,


f) Yerli üreticilerden alınan tekstil hammaddelerine ait K.D.V tecil terkin müessesesinin daha basitleştirilerek uygulanır hale getirilmesi,

g) Su Kalitesinin Korunması Yönetmeliği'nin Tablo 10.1'de verilen kriterlerden amonyum azotun 5 mg/lt yerine gelişmiş ülkelerin değeri olan 15-50 mg/lt. değerine düzeltilmesi,

h) Yasal düzenlemelerin KOİ (Kimyasal Oksijen İhtiyacı) yanında toplam kirlilik yüküne bağlanması şeklinde olması,

ı) Katı atıkların bertarafı konusunda İZAYDAŞ tekel olup endüstrinin kontrolünun dışında istediği anda zam yapabilmektedir. Bunun ise endüstriyel maliyetlerde öngörülmeyen durumlar yaratması,

i) Son yıllarda AB ülkelerindeki ithalatçılar menşe kriterlerinin delinmesi yönünde yoğun çaba sarf etmektedir. Bu durumda Uzakdoğu Asya menşeli tekstil ürünleri AB ülkelerinde basit işlem görmeleri halinde AB menşeli kabul edilerek toplulukta serbest dolaşıma kolayca girebilecektir. Bu tehlikenin önlenmesi için bu durumun mutlaka AB nezdinde dikkatle izlenmesi,

j) Türkiye dış ticarette tarife sapmasını önlemek için AB’nin Serbest Ticaret Anlaşması imzaladığı ülkeler ile aynı şekilde anlaşma yapması,

k) Özellikle akrilik elyaf üreticilerinin bulunduğu yerin bir organize sanayi bölgesi kapsamına alınması (Bu durum sektörün rekabet gücünü olumlu etkilemesi yanında endüstriyi önümüzdeki dönemde AB’nin bu konulardaki baskılarından da koruyacaktır), konuları üzerinde durulmalıdır.

KAYNAKLAR:


1) [Misafirler Kayıt Olmadan Link Göremezler Lütfen Kayıt İçin Tıklayın ! ]

2) Dünya Tekstil Dergisi, Sayı: 2006-10

3) HEDEF Dergisi, 2006, Sayı:153

4) Tekstil İşveren Dergisi, Ekim 2006, Sayı:321

5) Tekstil İşveren Dergisi, Mayıs 2006, Sayı:316