Geleceğin enerjisi hidrojen
Prof. Dr. Veziroğlu, `Ülkemiz dünyanın bor deposu gibi... Bu çok büyük bir avantaj. Türkiye kalkınma hızını sürdürmek istiyorsa bir an önce hidrojene geçmelidir


Yazı boyutunu büyütmek için HİDROJENİN bordan rahatlıkla üretilebildiğini belirten Prof. Dr. Veziroğlu, `Ülkemiz dünyanın bor deposu gibi... Bu çok büyük bir avantaj. Petrolün 50 yıllık rezervi kaldı. Türkiye kalkınma hızını sürdürmek istiyorsa bir an önce hidrojene geçmelidir. Çünkü her ülke için en önemli mesele enerji problemini çözmektir` dedi. BM Uluslararası Hidrojen Enerjisi Araştırma Merkezi Direktörü Prof. Dr. Nejat Veziroğlu, hidrojen enerjisinin en temiz, en randımanlı ve en hafif yakıt olduğunu, Türkiye`nin dışa bağımlılıktan kurtulması ve hızla kalkınması için en kısa sürede bu enerjiye geçmesi gerektiğini, geleceğin bu enerjide olduğunu söyledi. TGRT HABER TV`de canlı olarak yayınlanan `Çerçeve`den Yansımalar` programına, Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü Uluslararası Hidrojen Enerjisi Araştırma Merkezi (UNIDO-ICHET) Direktörü Prof. Dr. Nejat Veziroğlu oldu. Hidrojen enerjisinin önemi, petrol ve doğal gaz fiyatlarındaki aşırı yükselmeler, bu alanda dışa bağımlılığın Türkiye`ye tesirleri ve Türkiye`nin ileride bir enerji darboğazıyla karşılaşmaması için atılması gereken adımların ele alındığı programda, Prof. Veziroğlu, soruları cevaplandırdı. 1962 yılında ABD`de Miami Üniversitesi`nde profesör olarak göreve başladığını ve Mars`a gönderilecek füzenin yakıtıyla ilgili araştırma yapmakla görevlendirildiğini belirten Prof. Veziroğlu, 1967`ye kadar bu konuda çalıştığını, daha sonra şehirlerdeki hava kirliliğini önleyecek yakıt araştırması yaptıklarını ifade etti. Prof. Veziroğlu, çalışmaları sırasında en temiz, en randımanlı ve en hafif yakıtın hidrojen enerjisi olduğunu tespit ettiğini söyledi. Petrolle amansız mücadele Prof. Veziroğlu şöyle devam etti: `1973`te dünya genelinde enerji krizi başlayınca şehirlerin havasının temizlendiği görüldü. Biz bu konuda bir araştırma yaptık. Alternatif enerji kaynaklarının 50 yıl rezervli fosil yakıtlardan temiz olduğunu ortaya koyduk. Fakat hidrojen fikrini karalamak için petrol şirketleri bir konsorsiyum kurdu ve ilginç raporlarla bunu başardılar. Son 25 yılda ise enerji şirketleri hidrojenli sistemler için araştırmalar ve çalışmalar yapmaya başladı. Ancak 1998`e kadar petrol şirketlerinin konsorsiyumu, bununla mücadele etti. 1998`de yaptığımız bir kongreye Shell şirketi 15 mühendis gönderdi ve arkasından konsorsiyumdan ayrıldı. Daha sonra da BP konsorsiyumdan ayrıldı ve konsorsiyum dağıldı. Ondan sonra da bu şirketler hidrojenle ilgili şirketler kurdular ve bu konuda çalışmalara başladılar.` Çevre dostu ve yenilenebilir Fosil yakıtların (kömür, petrol, doğal gaz) hava kirliliği, küresel ısınma gibi yan tesirleri olduğunu belirten Prof. Dr. Nejat Veziroğlu, `Bunun dünyaya yıllık maliyeti 5 trilyon dolar. Eğer temiz enerji bulunursa bu para başka türlü faydalı işlerde kullanılabilir. Hidrojen ise bu yan tesirleri ortadan kaldıracak bir yakıt. Hidrojen, tamamen çevre dostu ve yenilenebilir bir yakıt. Ayrıca hiçbir zaman tükenmeyecek bir yakıt. Diğer fosil yakıtların ise toplam ömrü 50 yıl. Petrol şirketlerinin yaptığı araştırmalara göre 2025-2030 yıllarından itibaret petrol üretimi düşecek. Şu andaki tüketimi de giderek arttığı için fiyatlar yükseliyor. Buna bağlı olarak doğal gaz ve kömür fiyatları da artıyor. Bundan da Türkiye gibi bu kaynaklara sahip olmayan ülkeler zarar görüyor` dedi. Prof. Veziroğlu şöyle devam etti: `Bu konuda mümkün oldukça kendi kaynaklarımızı kullanmalıyız. Türkiye için su kaynaklarının kullanımı önemli. Türkiye şu anda su kaynaklarının dörtte birini kullanıyor, dörtte üçünü kullanamıyor. Rüzgar enerjisinin sadece yüzde 5`inden istifade ediliyor. Jeotermal enerjimizden istifade edemiyoruz. Güneş enerjisinden yeteri kadar istifade edemiyoruz. Bu sahalara yatırım yapmalıyız.` Hidrojene geçilmeli Enerji konusunda dünyada yüzde yüz bağımsız hiçbir ülkenin olmadığını söyleyen Prof. Nejat Veziroğlu, `Türkiye`de çok fazla petrol olduğunu zannetmiyorum. Eğer öyle olsaydı petrol şirketleri gelir çıkarırlardı. Türkiye, petrol açısından Orta Doğu gibi zengin değil. Ancak Türkiye, yenilenebilir enerji kaynakları bakımından zengin ve bunlar daha aktif kullanılabilir. Bunun için kanuni çalışmalar yapılıyor. Bu tür çalışmalar desteklenmeli, çünkü bunlar ülkemizin dışa bağımlılığını ve döviz kaybını önleyecektir` şeklinde konuştu. Türkiye`nin enerji ihtiyacının yüzde 70`ini dışarıdan aldığını ve bu açıdan durumun kritik olduğunu belirten Prof. Veziroğlu, `Türkiye bütün kaynaklarını enerji ithalatını karşılamak için kullanıyor. Bundan dolayı planlar yapılarak bir an önce hidrojen enerjisine geçmeliyiz. Bu hedefle bir ay önce Enerji Bakanımız Hilmi Güler`e bir mektup gönderdim. Birçok kaynaktan hidrojen enerjisi üretebiliriz ve bu da içeride istihdam oluşturacaktır. Şimdiden yatırım yapılırsa 30 yıl içinde kaynaklarımızı karşıladığımız gibi ihracatını da yapabiliriz. Bu da kalkınma için bir anahtar olacaktır. Çünkü her üke için en önemli mesele enerjidir` şeklinde konuştu. En ucuz ve temiz yakıt Prof. Veziroğlu, hidrojen enerjisinin üretilmesi konusunda ise şunları söyledi: `Bunun için yenilenebilir enerji kaynakları kullanılmakta. Bugün fosil enerjileri kullandığımız bütün alanlarda hidrojen enerjisi kullanılacak, hava kirliliği ve gürültü de olmayacak. Ayrıca iklim değişikliği, asit yağmurları olmayacak, ozon tabakası delinmeyecek ve dünya cennet gibi olacak. Hidrojen enerjisi, yakıtlar içinde en randımanlı olanıdır.` Fosil yakıtların çevreye verdiği zarar göz önüne alındığında hidrojen enerji sisteminin en ucuz sistem olduğunu ifade eden Prof. Veziroğlu, `Hidrojen enerjisi otomobillerde gaz ya da sıvı olarak kullanılabiliyor. BMW, Toyota gibi şirketler hidrojenle çalışan otomobiller üretmeye başladı` dedi. Merkezin misyonunun dünyanın hidrojen enerjisine geçmesine öncelik etmek olduğunu ve bu çerçevede bazı ülkelerde pilot projelere başladıklarını ifade eden Prof. Veziroğlu, `Pilot kasabalarda tamamen hidrojen enerjisi kullanılacak. Bu projeler, ülkelerin kendi şartlarına göre değişik şekillerde uygulanacak ve bu projeler sayesinde hidrojen enerjisi bu yüzyılda bütün dünyada kullanılmaya başlayacak. Merkezimiz tam manasıyla bir BM merkezi. Değişik ülkelerden hidrojen enerjisi konusunda uzman olan elemanlar istihdam ediliyor` şeklinde konuştu. Pilot uygulamalar Bir enerji koridorunda olan Türkiye`nin, hidrojen enerjisi konusunda üstlendiği merkezi rolün AB üyelik sürecine olumlu tesir yapacağına işaret eden Prof. Dr. Nejat Veziroğlu, UNIDO`nun bütün dünya genelinde çalışmalar yapmakla birlikte Türkiye`ye öncelik verdiğini ve ayrıca örnek projeler uyguladığını ifade etti. Prof. Veziroğlu şunları söyledi: `Mesela havaalanı içinde kullanılacak otobüsler, hidrojen enerjisiyle çalışacak. Unilever firması margarin yapımında hidrojen kullanacak. Bozcaada`da rüzgardan hidrojen üretilecek ve buradaki vasıtaların ve mutfak ocaklarının hidrojen enerjisiyle çalışması sağlanacak. İstanbul`da deniz otobüsü projemiz var ve bir deniz otobüsü hidrojen enerjisiyle çalıştırılacak. Bu tür projelerden gayemiz Türk sanayicilerinin hidrojen enerjisiyle ilgili çalışmaları erkenden yapmasıdır. Bu teknolojiyi üretir ve satarsak, bunların katma değerinden istifade ederiz. Pilot porjeleri kısmen ilgili ülke karşılıyor. Kalan kısmı kalkınmakta olan ülkelerde BM tarafından karşılanıyor. Kalkınmış ülkelerde ise finansman Dünya Bankası`ndan borç olarak sağlanıyor. Demostrasyon (örnek) projelerde ise konsorsiyumlar kuruldu ve bunlar kendisi karşılıyor. Bu konuda da resmi makamlardan, ilgili bakanlıklardan teşvik edici kolaylıklar getirilmesini bekliyoruz.` Japonya, AB, ABD rekabeti Japonya, ABD, Singapur gibi birçok ülkede hidrojen istasyonları olduğunu belirten Prof. Veziroğlu şöyle devam etti: `Bu ülkelerde otobüsler istasyona girip, deposuna hidrojen enerjisi dolduruyor. Japonlar bu konuya çok önem veriyor. Japonya beni bu konuda davet etti ve çalışma başlattı. Avrupa ve ABD üniversitelerinde de çalışmalar erken başladı. AB`de Eylül 2002`de Romano Prodi yaptığı konuşmada Avrupa`nın hidrojen enerjisine geçmesi için start verdi ve bunun için 5 milyar dolar ayırdığını söyledi. Bunun hemen akabinde, 4 ay sonra Başkan Bush, yıllık programını okurken, hidrojenin bütün dünyayı petrole bağımlılıktan kurtaracağını ve bu araştırmalar için 3 milyar dolar ayıracağını açıkladı. Şimdi Japonya, AB ve ABD bu konuda bir rekabet yaşıyor. Bizim de sanayicilerimiz bu konuya büyük ilgi duyuyor, gelip bizden bilgi alıyorlar. Bazı firmalar kongreler tertip ediyor. Temmuz ayında 3. Ulusal Hidrojen Enerjisi Kongresi`ni tertip edeceğiz.`Prof. Dr. Nejat Veziroğlu, çalışmalarının hızla devam ettiğini, diğer taraftan da sürekli kalacakları bir kampüs araştırdıklarını ve bu konuda da Sarıyer`de uygun bir yer tespit ettiklerini söyledi. Kampüsün hidrojen enerjisi ile çalışacak altyapıya sahip olacağını ifade eden Veziroğlu, `Sanıyorum 3 sene sonra burada tam faaliyete geçmiş olacağız. Burada uluslararası kongreler düzenleyeceğiz. Dolayısıyla bu merkez Viyana`daki Atom Enerjisi Merkezi`nden daha büyük bir merkez olacak` dedi. Karadeniz hidrojen zengini Bir Türk olarak bu konuda dünyaya örnek olmaktan dolayı gururlu olduğunu ifade eden Prof. Veziroğlu, Karadeniz`in dip sularının hidrojen sülfür bakımından zengin olduğunu ve bunun 3 kat daha ucuz hidrojen enerjisi üretilmesini sağladığını söyledi. Veziroğlu, `Bu da Karadeniz`e kıyısı olan ülkeler için büyük bir şans. Türkiye sahilleri ise hidrojen sülfür bakımından en zengin noktalara sahip` diye konuştu. Prof. Veziroğlu, Türkiye`nin en kısa sürede hidrojen enerjisine geçmesi gerektiğini belirterek, `Bu konuda ilgili bakanlıklar arasındaki koordinasyonu sağlayacak Başbakanlık`a bağlı bir birim kurulmalıdır. Bu Türkiye`nin kalkınmasının anahtarı olacaktır` dedi. Hidrojen, borda depolanabiliyor Dünya bor rezervinin yaklaşık yüzde 70`ine sahip Türkiye, bu avantajı ile hidrojen enerjisini kullanma bakımından da oldukça şanslı. Bor madeni, elementer yapısı sayesinde, hidrojen atomunu tersinir tepkimelerle uygun şartlarda tutma kapasitesine sahip. Yani hidrojen enerjisi bor madeninde depolanabiliyor. Özellikle son 10 yıldır yüksek depolama kapasiteleri nedeniyle bor ihtiva eden kompleksler üzerinde yoğun olarak çalışılıyor. Bunlar sıvı şartlarda kullanılması nedeni ile de büyük önem taşıyor. Merkez üs TÜRKİYE Enerji Bakanlığı, Çevre Bakanlığı ve üniversitelerin konunun bilinci içinde olduğunu ifade eden UNIDO-ICHET Direktörü Prof. Dr. Nejat Veziroğlu, bu konuda özellikle Çevre Bakanlığı`ndan önemli destek gördüklerini söyledi. Prof. Veziroğlu, `18 Mart 1974`te BM`ye hidrojen enerjisi konusunda danışman oldum. Hidrojen enerjisinin faydaları konusunda raporlar hazırladım. 1988`deki bir raporumda bütün dünyanın hidrojene geçişinin kaçınılmaz olduğunu söyledim. Bu konuda bir merkez kurulmasını ve buna da BM`nin öncülük etmesi gerektiğini kaydettim. Bunun merkezinin de üç kıtanın birleştiği yer olan Türkiye`de olmasını tavsiye ettim. UNIDO, merkezin Türkiye`de olmasına ve yerinin de İstanbul olarak belirlenmesine karar verdi. 1992`de beni de çağırdılar ve Ankara`ya geldik. Başbakan Süleyman Demirel ve Yardımcısı Erdal İnönü ile görüşüldü ve bir ön anlaşma yapıldı. Bu doğrultuda bütün ülkelerde lobi çalışmaları yapıldı ve 1996 sonbaharında merkezin İstanbul`da kurulması kararlaştırıldı. BM`nin Uluslararası Hidrojen Araştırma Merkezi ICHET`in İstanbul`da kurulması BM`de oybirliğiyle kararlaştırıldı. Fakat UNIDO ile Enerji Bakanlığı arasında imzalanacak kat`i anlaşmalar, sık hükümet değişiklikleri sebebiyle bu hükümete kadar uzadı. Ve nihayet 2004`te merkezimizi geçici yerinde de olsa kurmaya başladık` dedi.