Ozon tabakasının son 30 yılda yüzde 8 incelmesi, insan sağlığında da olumsuz etkilere neden oldu. Bunun en önemli örneklerinden biri, artan deri kanseri vakaları.


İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Bölümü Uzmanı Prof. Dr. Oğuz Çetinkale, deri kanseri vakalarındaki artışın nedenlerini, güneşin etkisini çok fazla gösterdiği yaz günlerinde dikkat edilmesi gerekenleri ve deri kanseriyle ilgili bilinmeyenleri anlattı.

Son 30 yılda ozon tabakasındaki bu incelmeye bağlı olarak deri kanseri vakalarında yaklaşık 3 kat artış gözleniyor. Deri kanserinin, yaşanılan coğrafya ve ırk özelliklerine göre değişmekle birlikte ortalama her 100 ile 200 kişi de 1 ortaya çıkan bir kanser türü olduğunu ifade eden Prof. Dr. Oğuz Çetinkale, deri kanserine yol açan faktörler arasında; kişinin deri tipinin, yaşının ve güneş ışınlarına maruz kalma süresinin önemine dikkat çekiyor:
“Hayatı boyunca güneş ışınlarına fazlaca maruz kalan kişilerde, deri tipi yatkın olan kişilerde güneş ışığına fazla maruz kalma ile birlikte belli bir yaştan sonra deri kanserine sahip olma olasılığı oldukça yüksektir. Güneş ışınlarını yaşlılıkta almak önemli değil, tüm yaşamı boyunca çocukluk çağlarından itibaren aldığı güneş ışınlarının dozu önemlidir. Kişinin deri renginin açık olması, güneşte kaldığı zaman ciddi olarak etkilenerek güneş yanığı olması ve buna rağmen esmerleşememesi, bu kişilerin bazal hücreli kansere yakalanma olasılığının diğer insanlara göre daha yüksek olduğunu gösterir. Deri rengi açık olan ve güneşten daha fazla etkilenen insanların güneşten korunmaları ileride deri kanserine yakalanma riskini azaltacaktır. ”

Prof. Dr. Oğuz Çetinkale, bu kişilerin yaz aylarında özellikle güneş ışınlarının yeryüzüne daha dik ve güçlü indiği saatlerde güneş ışınlarından korunmaları ve güneşlenmemeleri gerektiğini vurguluyor.

Diğer deri oluşumlarının bazılarının da zamanla habis karakter kazanabileceğini belirten Prof. Dr. Çetinkale, bunların değişime uğramadan önce tedavi edilmesi gerektiğinin altını çiziyor. Çetinkale, bu tip deri lezyonları olan kişilerin kansere yakalanmadan önce şüphelendikleri lezyonlarını hekime göstermeleri ve gerekli ise tedavi olmalarının önemine dikkat çekiyor.

DERİ KANSERİ HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
Deri vücudun en büyük yüzey alanına sahip organı olması nedeniyle, kanserlerine de aynı oranda sık olarak rastlanmaktadır. Deri kanseri her ne kadar vücudun her bölgesinde ortaya çıksa da yaklaşık yüzde 80’i yüz, baş ve boyunda görülür. Bu lezyonlar genellikle yüz, burun, yanak ve göz çevresinde ve saçlı deride ortaya çıkar.

Bazal hücreli kanser, insanlarda en sık görülen ve rastlanan kanserdir. Bulunduğu yerde oldukça ciddi yayılması ve etrafını işgal etmesine rağmen vücudun diğer bölgelerine yayılması yani metastaz yapması çok nadirdir. Her ne kadar bazal hücreli kanser hayatı tehdit edici olmasa da tedavi edilmezse derin dokulara hatta kemiğe kadar yayılıp buralarda önemli hasara yol açabilir.

Prof. Dr. Oğuz Çetinkale, derinin birçok selim ya da iyi huylu oluşumlarından da kanserin gelişebildiğini, derinin keratozları, renkli çilleri gibi lezyonların da deri kanserine dönüşebildiğini belirtiyor. Prof. Çetinkale, deri kanserinin, güneş ışınları dışında, daha önceden radyasyon alan veya immunoterapi tedavisi alan insanlarda da sıkça görülebildiğini ifade ediyor.

EN ÖNEMLİ NEDEN ULTRAVİYOLE IŞINLARI
Profesör Oğuz Çetinkale, deri kanserinin en büyük sebebinin güneşten gelen ultraviyole radyasyonu olduğunun altını çiziyor;
“Deri kanserinin en büyük sebebi güneşten gelen ultraviyole radyasyonudur fakat bu radyasyon aynı zamanda suni olarak solaryumlardan da gelebilir. Daha mükemmel bir ten sahibi olmak için solaryum cihazlarına girmek, açık alanlardaki aktivitelerde artma ve atmosferdeki dünyanın koruyucu ozon tabakasındaki incelme, son zamanlarda gördüğümüz deri kanserlerinin artışındaki sebeplerden bazılarıdır. Uzun süre güneş ışınlarına maruz kalanlarda (çiftçi, denizci gibi) özellikle UV-B ışınları, deri DNA sında fotokimyasal hasar oluşturarak DNA nın onarım mekanizmasını bozar. Önceleri zararsız olduğu ifade edilen UV-A, absorbe edilen UV-B nin etkilerini arttırarak bir (co-karsinojen) tetikleyici ve yardım edici etki gösterir.

İnfrared enerji de kanserleşmeyi hızlandırmaktadır. UV-C de kanserojendir, ancak ozon tabakası tarafından tamamen absorbe edildiğinden yeryüzüne inmez. Florokarbonların kullanımı ile incelen ya da delinen ozon tabakası az da olsa UV-C nin bir kısmını aşağıya geçirmektedir. Bunun gittikçe artması ile deri kanseri gelecekte muhtemelen daha fazla görülecektir. Rüzgar ve yüksek nem oranı da UV etkisini ve dolayısıyla hasarını arttırarak deri kanseri gelişimini kolaylaştırır.

DİĞER ETKİLER
Yüksek dozda X ışınları ile tedavi görenlerde veya Çernobil kazası gibi kitlesel radyasyonun yayıldığı bölgelerde yaşayan insanlarda da radyasyona bağlı deri kanseri daha fazla görülebilir.
Yanık, travma sonrası veya uzun süren enfeksiyonların cilde yakın bölümlerindeki kronik yara veya iyileşmeyen yara nedbeleri üzerinde deri kanseri gelişebilir.
Deri kanserleri ileri yaşlarda görülmekle birlikte günümüzde daha erken yaşlarda da görülmeye başlamıştır.
İmmunsupresif tedavi alanlarda immune sistem baskılandığı için deri kanseri gelişme riski yüksektir.
Deri tipi ne olursa olsun, hangi ırktan gelirse gelsin, hangi yaşta olursa olsun ya da nerde yaşarsa yaşasın herkes hayatının bir döneminde deri kanseri olabilir.

DERİ KANSERİ RİSKİNİ ARTIRAN FAKTÖRLER
Açık renkli ve çilli deriler,
Açık renkli saç ve renkli göze sahip olanlar,
Çok fazla miktarda beni bulunan insanlar,
Ailelerinde deri kanseri olan insanlar,
Güneşte yandıkları zaman derisindeki yanıkları ciddi kızarıklık ve su toplamayla seyreden insanlar,
Açık alanda çok fazla (güneş ışınları ve rüzgara) maruz kalan insanlar,
Ekvatora yakın yerde, ya da çok yüksek yerlerde yaşayan beyaz tenli insanlar,
Daha evvel tedavi amacıyla radyasyon alan insanlar

BEYAZ VE SİYAH IRKTA FARKLILIK GÖSTERİYOR
Prof. Çetinkale, deri kanserinin ırklarda farklılık gösterdiğini belirtiyor: “Beyaz ırkın sık görülen deri kanseri bazal hücreli deri kanseridir. Neyse ki bu, en az tehlikeli, en yavaş büyüyen ve çok seyrek olarak etrafa yayılan bir deri kanseri tipidir. Yassı epitel hücreli deri kanseri ise ikinci sıklıkta gelir. Siyah ırkın sık görülen deri kanseri ise yassı epitelhücreli deri kanseridir. Sık olarak dudaklar, yüz ve kulaklarda görülür. Bazen uzak bölgelere lenf yolu veya kan yolu ile yayılabilir ve böylece lenf bezleri ve iç organları tutabilir. Eğer tedavi edilmezse bu tip kanser hayatı tehdit edici bir şekil alabilir. ”

Üçüncü derece sıklıkta görülen kanser türü ise malign melanom’dur. İnsan derisinin en habis seyirli kanseri olan malign melanom’un, diğerlerine göre az görülmesine rağmen, sıklığının her geçen yıl daha da artmaktadır. Malign melanom’un en tehlikeli deri kanseri olduğuna dikkat çeken Prof. Çetinkale, erken teşhis edilmesi halinde tamamen tedavi edildiğini, çabuk tedavi edilmemesi ya da geç teşhis konulması halinde tüm vücuda yayılıp ölüme sebep olabileceğini vurguluyor.