Üniversitelerimiz ve ‘intihal’
Hüseyin Ekmekçi yenidüzen.com alıntı

:7:


(IMG:[Misafirler Kayıt Olmadan Link Göremezler Lütfen Kayıt İçin Tıklayın ! ])


Yazarın tüm yazılarını görüntüle


25 Eylül 2007, Salı Yorum Yaz Yazdır Arkadaşına Gönder


Üniversitelerimiz ve ‘intihal’ meselesi... (IMG:[Misafirler Kayıt Olmadan Link Göremezler Lütfen Kayıt İçin Tıklayın ! ])

Şu günlerde Türkiye basınında yer alan ve bilimde hırsızlık anlamına gelen ‘intihal’ odaklı bir haber belki çoğumuzun ilgisini çekmedi. Türkiye basınındaki haberleri takip edenler Türk bilim adamlarının isimlerinin çok yaygın bir şekilde uluslararası bilim çevrelerinde anılmaya başlandığını, ama bu anılmanın bilimsel ‘buluşlar’ nedeniyle değil bilimsel ‘aşırmalar’ nedeniyle olduğunu anladılar. İğneyi kendimize.... diyerek yola koyulan saygın yazarlar bu olaya elbette sessiz kalamazlardı... Bunlardan biri olan Prof. Dr. Mehmet Altan konuyu Star gazetesindeki köşesine taşıdı. Altan’ın ‘Türban ve Hırsızlık’ başlığını taşıyan ve 20/09/2007 tarihli Star gazetesinde yayımlanan yorumunda şu cümleler oldukça öğreticidir:

“… ‘İntihal’ bilim dünyasının en büyük suçudur. Dünyanın en saygın üniversiteleri öğrencilerine önce bunu öğretir... Örneğin Harvard dua gibi ezberletir... Duymayanı da anında tasfiye eder. Türkiye’nin içinde bulunduğu durumun ise bir ‘bilim yamyamlığından’ farkı yok.”

Konuya KKTC’deki üniversiteler açısından yaklaşırsak nasıl bir manzarayla karşılaşacağımızı herhalde merak edenler vardır. Örneğin Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere, YÖDAK, Üniversite yönetimleri ve eğitimcilerin örgütlü olduğu sendikalar bu meraklılar listesinin arasında, hatta tepesinde olmalı...

Yaptığımız çok sınırlı bir araştırmada hiç de iç açıcı olmayan bulgulara rastladık. Bizde de bilimsel aşırmalarla (intihal) ün yapan üniversite mensupları vardır ve ne yazık ki bunlar ya görmezlikten gelinmekte ya da siyaset dünyasının duvarları arkasına gizlenmektedir. Sürekli olarak siyasetteki kirlenmeden bahsedenler, üniversitelerdeki kirlenmeyi nedense görmüyorlar ya da görmek istemiyorlar.

Şimdi çok sınırlı araştırmamızda ulaştığımız bilgileri sıralayalım:

KKTC’de kurulu ve bitmek bilmeyen sorunlarıyla hep gündeme gelen bir üniversitemizde yıllarca görev yapan iki öğretim görevlisi intihal (bilimsel hırsızlık) yaptıkları gerekçesiyle 2002 yılında mahkemelik olur. Dava, Cumhuriyet Savcısı’nın katılımıyla bir Kamu Davası niteliğine dönüşür. İntihale konu olan bir kitaptır ve Çevre Hukuku’yla ilgilidir. KKTC’de görev yapan iki akademisyen 3 yıl boyunca yargılanır.
Yargılama Ankara’da yapılır ve 21 Kasım 2004 tarihinde, intihali tesbit eden alt mahkemenin mahkumiyet kararıyla sonuçlanır. Bizim KKTC üniversitesinde görev yapan iki davalı hemen temyize başvurur.
Davayla ilgili yasada değişiklik olduğu için, dava, yeniden görüşülmek üzere alt mahkemeye iade edilir. Alt mahkeme (Ankara Fikri ve Sinai Haklar Mahkemesi) davayı tekrar ele alır. İkinci kez bilirkişi oluşturulur. Tarafların avukatları dinlenir. Ama uzmanlardan oluşan bilirkişinin raporu intihal yapıldığını yeniden tesbit eder. Mahkeme 7 Mart 2006 tarihinde yeniden mahkumiyete karar verir. Davalılar konuyu yeniden temyize götürür. Temyizden henüz karar yok.
Ama işin ilginç yanı, sorunlarıyla meşhur üniversitemizin ve bu üniversitenin yöneticilerinin mahkumiyet kararını nedense görmezden gelmeleridir. Sanki mahkemeden böyle bir karar çıkmamış gibi davranırlar. Kulaklar sağır, gözler kördür sanki. Akademisyenlerin örgütlü olduğu sendikadan da akademisyenlerden de bir ses çıkmaz.
İntihale ilk ve tek tepki bu üniversitenin siyasiler tarafından atanmış üst yöneticilerinden gelir. Bu üniversitenin yönetiminden sorumlu en üst kurul intihal yaptığı mahkeme ve bilirkişi tarafından belirlenenlerden biri hakkında disiplin kovuşturması kararı verilir. Karar, karar defterine yazılmış ve duyurulmuştur. Bu kararı hem diğer akademisyenler hem de öğrenciler bilmektedir. Ama bu karar nedense üniversitenin akademik yöneticileri tarafından hiç uygulanmaz.
Bu üniversitemize yakın kaynaklar, intihalcilerden birinin bir siyasetçinin koruması altında olduğunu ve bu nedenle intihal olayının üniversite yönetimi tarafından görmezden gelindiğine inanıldığını belirtiyorlar.
Tüm bu gelişmeler olurken ve intihalciler, bu çok sorunlu üniversitemizde sözleşme tazeleyerek maaşlarını almaya devam ederken, yeni bir gelişme daha oluyor. Sözü edilen iki akademik personel hakkında yeni bir dava açılıyor. Davacı, kitabından intihal yapılan bayan profesördür ve bir hukuk davası açmıştır. Bu dava da yakın bir geçmişte sonuçlandı. Yine mahkumiyet kararı verildi ve yine temyize gidildi. Ama sorunlarıyla meşhur üniversitemizin ne yönetiminden ne de hükümetin kapısını maaş artışıyla aşındıran akademisyen sendikasından yine ses yok.
Benzer bir olay yukarıda da bahsettiğimiz gibi Türkiye’de oldu. İntihal olayına adı karışanlar ODTÜ’den. Olayı ortaya çıkaran kişi de ODTÜ’den. Başka bir örnek de Konya Selçuk Üniversitesi’nde gerçekleşti. Ama bu olaya gösterilen tepkiler bizdekinden çok farklı. İntihal olayına karşı ortaya konulan tepkileri, bizimkilere örnek olur diye aşağıda özetleyelim.
n Üniversite yönetimi olaya adı karışanları üniversiteden uzaklaştırdı.

n İntihal sonucu hazırlanan makaleyi yayımlayan derginin editörü John Casti, intihal yapılan bir makaleyi yayınladığı için matematik dünyasından özür diledi.

n Akademisyenlerin temsilcisi durumunda olan Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Tahsin Yeşildere ise şunları söyledi:

“Yüzümüzü kızartan, ülkemiz bilim insanlarının uluslararası saygınlığına çok büyük darbe vuran bu rezaletin baş sorumluları, bugüne kadar ortaya çıkan bilim hırsızlıklarını görmezden gelenlerdir. Ahbap çavuş ilişkileri ile yok saymalar, bilim hırsızlıklarını aklamanın sonucu budur. YÖK, Üniversitelerarası Kurul, rektörler, dekanlar derhal önlem almalı. ……… Önlem alınmazsa Türkiye’nin bilimi, akademisyenleri daha ağır darbeler alabilir.”

Bu olaydan çıkarılabilecek sonuçlar ya da sorulması gereken bazı sorular vardır:

1) KKTC’de intihalcileri istihdam eden üniversitenin akademik yönetimi, yani Rektör, Senato, ilgili Dekanlık ve Bölüm Başkanlığı bu kişilere karşı hangi önlemi almıştır? Bize ulaşan duyumlar, intihalcilerin fakülte dekanı tarafından korunduğu yolundadır. Bu doğru mudur?

2) İntihalcilerin muhtemelen üyesi bulunduğu DAÜ-SEN bu konu hakkında ne düşünmektedir? DAÜ-SEN’in talep ettiği maaş artışları, bunu hak eden akademisyenlerin yanında, intihalcilere de mi uygulanacaktır? DAÜ-SEN’in talebi bu mudur?

3) İntihal yoluyla hazırlandığı bilirkişi raporları ve mahkeme kararlarıyla belirlenen bu kitabın DAÜ-Kitap Merkezi’nde satıldığı söylenmektedir. Hatta, aynı kitabın Hukuk Fakültesi’nde ders kitabı olarak okutulduğu da bildirilmektedir. Bunlar doğru mudur?

4) İntihalcileri koruyan siyasetçi kimdir? Bu korumanın intihalciye danışman statüsü verilerek sağlandığı iddiası doğru mudur?

5) Ve herkese bir soru: Üniversitede hem kaliteden bahsetmek, hem de intihalcilere karşı önlem almamak çok ciddi bir çelişki oluşturmuyor mu?