Dünyada nükleer enerji
Batı, atık sorunu ve işletme güvenliği gibi konularda yeni teknolojiler geliştirilene dek santral siparişi vermiyor. Asya’da ise artan nüfus ve enerji ihtiyacına paralel olarak nükleer enerji tercih ediliyor.

Nükleer enerji küresel düzeyde enerji üretiminde yüzde 16’lık paya sahip. Dünyada işletimde bulunan 443 reaktörün 151’i AB’de, 125’i Kuzey Amerika’da, 92’si Asya’da ve 67’si Doğu Avrupa ülkelerinde bulunuyor.
Dünya Nükleer Birligi’ne (World Nuclear Association) göre, yükselen petrol fiyatları ve sera etkisinin kömür üzerinde yarattığı kısıtlayıcı etki Avrupa ve Kuzey Amerika’da nükleer enerjiyi yeniden gündeme taşıyacak. Merkezi Viyana’da bulunan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ise Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde yeni santrallerin yapımının durdurulduğuna dikkat çekiyor, dünya üzerinde inşa halindeki 27 santralden 18’inin Asya’da bulunduğunu vurguluyor.

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) tarafından sunular verilerde ise 2030 yılına kadar nükleer enerjinin dünya enerji dengesindeki rolünün azalacağı ifade ediliyor. Nükleer güç üretiminin içinde bulunduğumuz on yılın sonuna doğru en yüksek değerlerine ulaşacağı ve ardından kademeli olarak azalacağı öngörülüyor. Nükleer enerjinin yüzde 16 olan toplan elektrik üretimindeki payının 2030’da yüzde 9’a düşeceği öngörülüyor.

EN FAZLA SANTRAL ABD’DE

Nükleer enerjiden elektrik üreten ülkelere yakından baktığımızda ABD’nin başı çektiğini görüyoruz. ABD 103 ticari reaktörle dünyada en fazla işleyen nükleer enerji santraline sahip ülke. Ancak ABD’de işleyen reaktör sayısı kadar iptal edilen proje sayısı da dikkat çekiyor. 138 projenin iptal edilmiş olması ve 1978’den beri de sipariş verilmemesi de altı çizilmesi gereken unsurlar arasında.

2000’de George W. Bush’un seçilmesi bazı kesimler tarafından nükleer enerjinin yeniden gündeme geleceği yorumlarını da beraberinde getirmişti. Bush yönetiminin politikaları arasında 2010’a kadar iki nükleer santral inşa etmek de var ancak, sipariş olmadığından projenin hayata geçmesi için adım atılmadı.

ABD, atık sorunu ve işletme güvenliğine yönelik teknolojilerin geliştirildiği sistemler üzerinde çalışıyor. ABD, yeni geliştirilmiş güç santrallerini 2010’dan sonra piyasaya sürebilmek için 38.5 milyon dolar fon ayırdı. Atık sorununa yönelik sıkıntılar sürüyor. ABD Nevada’daki Yucca Dağı’nda bir depolama tesisi inşa etmek istiyor ancak buna başta Yucca halkı karşı çıkıyor.

Avrupa ise dünyadaki kurulu gücün üçte birine sahip. Santrallerin büyük bölümü Batı Avrupa ülkelerinde. AB’de nükleer enerjinin elektrik üretimindeki payı Fransa’da yüzde 78.2, Belçika’da yüzde 60.1, Almanya’da yüzde 35, İspanya ve Finlandiya’da yüzde 30, İngiltere’de yüzde 28.6 ve Hollanda’da yüzde 3.1 düzeyinde.

AB ‘BEKLE VE GÖR’ POLİTİKASI İZLİYOR

ABD ve Kanada’da yeni nükleer santral siparişi yok. AB’de sadece Finlandiya’da yeni bir reaktör inşa edilecek. Finlandiya Batı Avrupa’da 15 yıl sonra yeni bir nükleer santral siparişi veren ilk ülke oldu. Kamuya ait TVO kuruluşu tarafından Fransız-Alman Konsorsiyumu Framatome-ANP ile 1600 MW’lık bir reaktör için anlaşma yapıldı.

AB’de nükleer santrallerin yoğun olarak bulunduğu ülke Fransa’da nükleere yönelim 1973’teki petrol kriziyle aynı döneme denk düşüyor. Fransa enerji bağımsızlığı sağlayabilmek ve kendi özkaynaklarının kıtlığı nedeniyle çare olarak nükleer enerjiyi görür. Bugün elektriğinin yüzde 78’ini nükleerden sağlayan Fransa komşu ülkelere elektrik satmaya başladı. Fransa’da 59 reaktörden 12’si ihracat için çalışıyor ve kimi zaman üretilen elektriğe müşteri bulunamayınca reaktörler bazı haftasonları kapatılıyor.

5 ÜLKE VAZGEÇME KARARI ALDI

AB’de 5 ülke nükleerden tümüyle vazgeçme kararı aldı. Bunlar: Almanya, İsveç, İspanya, Belçika, İtalya. AB nükleere karşı ‘bekle ve gör’ politikası izliyor. AB yeni teknolojilerin geliştirilmesine fon ayırıyor ve atık sorunu, işletme güvenliği gibi konuların çözüme kavuştuğu sistemler geliştirilene dek yeni sipariş vermiyor.

[Misafirler Kayıt Olmadan Link Göremezler Lütfen Kayıt İçin Tıklayın ! ]


Ayrıca birliğe dahil olan eski Doğu Bloku ülkelerinde geri teknolojili nükleer santrallerin varlığı da AB’yi rahatsız ediyor. Katılım Anlaşması’nda Litvanya ve Slovakya’daki bazı nükleer santrallerle ilgili özel protokoller yapıldı. AB nükleer santrallerin maliyetinin çok zor olduğunu kabul etti ve söz konusu ülkelere mali ve teknik destek sağlamayı kabul etti.

AB ülkeleri yenilenebilir enerjiyi önemli bir kaynak olarak değerlendirmeye başladı. Bu konuda öncü olan ülkelerden biri Almanya. Almanya’nın kurulu gücü 18 bin MW. İrlanda’dan sonra Avrupa’da en yüksek potansiyele sahip Türkiye’de ise bu rakam sadece 20 MW.

SANTRAL İNŞAATLARI ASYA’DA

Nükleer santrallere yönelik en yüksek dinamizm Asya ülkelerinde. Nükleer enerjiden elektrik üreten ülkelerin başında Japonya geliyor. Japonya, ülke elektriğinin yüzde 25’ini nükleer enerjiden sağlıyor. Japonya’da yaşanan nükleer kazalar, bu enerjiye yönelik bakış açısını da olumsuz etkiledi.

1995’te Monju hızlı üreticisinde sodyum sızıntısı, Mart 1997’de Tokai yeniden işleyicisinde atık patlaması, Eylül 1999’da Tokai yakıt işletme tesisindeki kaza Ağustos 2002’de ortaya çıkan ve Tokyo Elektrik Enerji Şirketinin 14 nükleer santralinin tümünün kapanmasına neden olaylar ülkede nükleer elektrik üretiminin 2002 ve 2003 arasında dörtte birden fazla azalmasına yol açtı.

[Misafirler Kayıt Olmadan Link Göremezler Lütfen Kayıt İçin Tıklayın ! ]

9 Ağustos 2004’te Mihama-3 istasyonundaki buhar sızıntısı sonrası beş işçi öldü, Boru yırtılması, Japon nükleer santrallerinde sistematik denetlemede ciddi bir eksiklik olduğunu açığa çıkardı.

Asya’da yüksek dinamizmin yaşandığı ülkelerin başında Çin ve Hindistan geliyor. Uzmanlar hızlı nüfus artışına paralel olarak gelişen enerji ihtiyacının nükleerin gereklilik olarak ortaya konduğunu belirtiyor.